11 Eylül 2011 Pazar

Türkiye'de Dinsiz Milliyetçiliği Yahudiler ve Sabetaycılar Çıkarttılar

Türkiye'de Dinsiz Milliyetçiliği Yahudiler ve Sabetaycılar Çıkarttılar


"Bu memlekette dinsiz milliyetçiliği, dinsiz Türkçülüğü Yahudiler ve Sabataycılar çıkartmıştır.Yahudiler Türkler için, İslâm’ın dışında ideolojiler, dünya görüşleri icat etmek istiyorlardı."

----

Geçenlerde, yayıncılık yapan bir dostum, vefat etmiş bir kimsenin kitaplarının basım haklarını varislerinden almak için müzakereler yapmış. Merhum müsbet bir kimseymiş ama varisleri dinsiz. Ergenekoncu imiş. Konuşma esnasında, milliyetçilik kelimesine itiraz etmişler. Bunda din ve muhafazakârlık var, biz ulusalcılıktan başka bir şey kabul etmeyiz demişler. Bu dinsiz imansız ulusalcılıkta, iç ve dış Yahudilerin hayli tuzu biberi bulunmaktadır.

Bendeniz son 60 yıl içinde hayli milliyetçi tanıdım, bazıları ile yakın dostluğumuz oldu. Hepsi de İslâm’a saygılı idi. Bir kısmı namazlı abdestli dindardı. Bir kısmı dindar olmasa bile dine hürmetkârdı. Asla dinsizlik yapmazlardı.

Bu memlekette dinsiz milliyetçiliği, dinsiz Türkçülüğü (Bütün milliyetçilere ve Türkçülere dinsiz demiyorum. Böyle bir şey büyük haksızlık ve terbiyesizlik olur) Yahudiler ve Sabataycılar çıkartmıştır.

Yahudiler Türkler için, İslâm’ın dışında ideolojiler, dünya görüşleri icat etmek istiyorlardı.


Bir Macar Yahudisi olan Arminius Vambery bunlardan biridir. Pan-Türkizm kelimesini ilk o çıkartmıştır. Hem Sultan Abdülhamid’e danışmanlık yapıyor, hem de gizlice British Foreign Office ve Lord Palmerston hesabına çalışıyordu. Türkçe’yi o kadar iyi biliyordu ki, İstanbullu derviş Reşid efendi kılığında, o tarihlerde henüz Rusya pençesine düşmemiş Orta Asya ülkelerinde İngiltere hesabına casusluk yapmak maksadıyla seyahat etmiş, notlarını kocaman bir kitap halinde yayınlamıştır.


Yine bir Yahudi olan Leon Kahun, Müslümanlara Türkçülük aşılamak için “Türkçü” romanlarve tarih kitapları yazmıştır. “Introduction á l’Histoire de l’asie” adlı kitabında Pan-Türkizm telkinatı yapar.

Bir İngiliz Yahudisi, Arthur L. David, kitabında Türklere, üstün oldukları şuurunu aşılamak ister.

Jön Türklerin liderinden biri bir İtalyan Yahudisi olan ve B’nai B’rith locası mensubu Emmanuel Karasu’dur. Sultan Abdülhamid devrinde, 1890’da Selanik’te Jön Türk fesat hareketini başlatmıştır. Bu Yahudi aynı zamanda “Makedonya’nın Yeniden Dirilişi” adlı Mason locasının üstadı idi. Osmanlı’nın ve Hilafetin yıkılması için çalışmıştır. 1908 Meşrutiyetinden sonra İttihatçılar bu adamı mebus (milletvekili) yapmıştır.

Jön Türk gazetesini Rus Yahudisi Vladimir Jabotinzky çıkartmıştır. Bu gazeteyi Felemenk (Hollanda) Yahudilerinden, adı geçen ülkenin kralının bankeri olan Jacob Kann desteklemekteydi.

Cumhuriyet ilan edildikten sonra, Osmanlı zamanında Selanik Hukuk Mektebi müderrisliği (profesörlüğü) yapmış olan Moiz Kohen, TekinAlp takma adıyla milliyetçi ve Türkçü kitaplar yazarak, Türkleri dinden uzaklaştırmaya çalışmıştır.Bu kitaplarından birinde “KahrOlsun Şeriat” başlıklı bir bölüm bulunmaktadır.

Demek istediğim şudur:

İslâm’a düşman Türkçülüğü ve milliyetçiliği Müslüman Türkler değil, Yahudiler çıkartmıştır.

Amaçları Osmanlı İslâm devletini ve Halifeliği yıkmak, Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak, daha sonra bütün Ortadoğu’yu “Büyük İsrail” sınırları içine sokmaktı. (Nil’den Fırat’a kadar...)

Osmanlı devletinde yaşayan bütün Müslümanlar tek bir “Milletti”, İslâm milleti...

Yahudiler, misyonerler, emperyalistler, sömürgeciler Müslümanlar arasına kavmiyetçilik/nasyonalizm ideolojileri sokmuşlardır. Araplara Arapçılık, Arnavutlara Arnavut milliyetçiliği, Ermenilere Ermeni milliyetçiliği...

Bir Yahudi, Dönme, Mason teşkilâtı olan İttihad ve Terakki Cemiyeti Pan-Türkizm ideolojisini çıkartmıştır.

Sırası gelmişken şu hususu da belirtmekte yarar görüyorum: Türkçülük yapan Tanzimat ricalinden meşhur Ahmet Vefik Paşa’nın dedesi mühtedi (İslâm’a dönmüş) bir Bulgar Yahudisidir!

Böylece Osmanlı devleti, Jön Türklerin elinde on senede yıkılmış, 1908 İkinci Meşrutiyet hareketi, 1918’de Mondros’ta teslim bayrağını çekmiştir.

Osmanlı devleti ayakta kalmış olsaydı, Siyonistlerin Filistin’de bir Yahudi devleti kurmaları mümkün olur muydu?

Arapçılığın, Arap milliyetçiliğinin acı faturasını, başta Filistinliler olmak üzere bütün Araplar ödemiştir.

Yahudiler, misyonerler, emperyalistler Osmanlı hâkimiyeti için Arap dünyasında “Osmanlı isti’marı/sömürgeciliği” tabirini kullandılar ve kullanıyorlar. Büyük yalan ve iftira!.. çağımızın ünlü tarih felsefecisi Arnold Toynbee “Tarih üzerine Bir Etüd” adlı 10 ciltlik eserinde (Ispartalılar bahsi)şöyle diyor: “Eflatun’un ideal Cumhuriyetine, realitede/uygulamada en fazla yaklaşabilmiş sistem Osmanlı devletidir.” Böyle bir devlet elbette menfi(olumsuz-zararlı) kavmiyetçiliklerle ayakta duramazdı.

Osmanlıların kavmiyetçilik dedikleri nasyonalizm 19’uncu yüzyılda icad edilmiş bir ideolojidir. Menfi milliyetçiler ve ulusalcılar bu ideolojiyi bir din haline getirmişler ve İslâm’ın yerine koymak istemişlerdir.

Bir insan mensup olduğu kavmin iyiliğini, yücelmesini istemez mi? Elbette ister, hattâ istemesi bir vazifedir. Ancak, bunun İslâm’da sınırları vardır. Müslümanların menfi kavmiyetçilik yaparak birbirlerine düşmanlık etmeleri, ümmet birliğini sarsmaları, İslâm coğrafyasını balkanlaştırmaları asla doğru değildir, din buna izin vermez. Sadece din değil akıl, mantık, vicdan, hikmet, sağduyu da vermez.

Yahudilerin, dönmelerin, Siyonistlerin, emperyalistlerin, İslâm ve Türk düşmanlarının entrikaları sonunda Müslümanlar İmamet-i Kübra kurumunu yitirdiler. Bu bizim için ne korkunç bir kayıp olmuştur düşünelim...

Mehmed Akif “Türk Arapsız, Arap Türksüz olmaz” diyor. Ne kadar doğru...

İslâm birliğine, Müslüman kardeşliğine zarar vermeden, Kur’ân ve Sünnet’e ters düşmeden kavmimizi sevelim. Onun iyiliği, kalkınması, saadeti, huzuru için çalışalım ama bütün Müslümanların tek bir millet oldukları gerçeğini asla hatırdan çıkartmayalım.

Yahudilerin, dönmelerin, misyonerlerin, sömürgecilerin, emperyalistlerin, Türk düşmanlarının çıkartmış oldukları ideolojilerden uzak duralım.

Allah’ın Türk kavmine bahş etmiş olduğu en büyük nimet ve şerefin İslâm olduğunu bir an bile hatırımızdan çıkartmayalım.

İslâm’ın bayraktarlığı gibi şerefli, yüce, onur verici bir hizmeti bırakıp da; ABD Evangelistlerinin, Siyonistlerin, Avrupa’nın kuyruğu olmak Müslüman Türklere yakışmaz. Türklüğümüzle iftihar edelim, başka etnik kökenlere ve kavimlere mensup Müslüman kardeşlerimizi dışlamayalım, Türk olalım, fakat Türkçü olmayalım. Müslüman olalım, İslâmcı olmayalım...

Mehmet Şevket Eygi
Araştırmacı Yazar
23-08-2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Bu güne değin en çok tıklanılanlar