11 Eylül 2011 Pazar

Bir Yahudi Ailesinin Türklük Serüveni; İpekçiler ve İsmail Cem

Bir Yahudi Ailesinin Türklük Serüveni; İpekçiler ve İsmail Cem

İSMAİL CEM DE GİZLİ YAHUDİLERDEN MİYDİ? KİM BU İPEKÇİLER?

İsmail Cem, gazetecilikten TRT Genel Müdürlüğü'ne SHP'den CHP'ye, DSP'den YTP'ye,
30 yıldır aktif siyasetin içinde yer almış önemli bir isim. Kültür Bakanlığı'nın yanı sıra,
beş yıl Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığı'nı üstlendi.

İsmi, iki kez Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gündeme geldi.

1970'lerde değiştiği soyadı 'İpekçi', çeşitli spekülatif tartışmalarda hep anıldı.
Babası, İhsan İpekçi, Türk sinamasının ilk otuz yılına damgasını vurdu.
Kuzeni Abdi İpekçi, Türk basınının en önemli aktörlerinden biri.

Mensubu olduğu 'İpekçi Ailesi", yapısı ve nitelikleri bakımından önemli bir fenomen.
1492’de Endülüs İslam Devleti yıkılınca oradaki Haçlı zulümlerinden kaçıp Osmanlıya sığınan ve Osmanlı’nın şefkat ve merhamet eli sayesinde yerleştirildiği Selanik şehrinde boş durmayan bir aile..

17. Yüzyılın ortalarında meydana çıkan sahte Mesih(kurtarıcı perygamber) Sabetay Sevi’ye tabi olup gerçekte öyle olmadıkları halde hem Türk hem de Müslüman gözükerek biz Müslümanların dünya üzerinde son kalan devleti Osmanlı’nın içinden sinsice yıkılmasına ve Cumhuriyet’in kurulmasına zemin hazırlayan bir aksiyonun büyük parçası bu aile…

Adnan Menderes Sabetaycı Yahudi Bir Aileye Mensuptu!

Adnan Menderes Sabetaycı Yahudi Bir Aileye Mensuptu!


ADNAN Menderes'in eşi Berrin hanımın, meşhur Dr. Nazım beyin yeğeni olduğunu biliyoruz.
Dr. Nazım, ünlü ve ileri gelen Sabataycılardandır, İttihadçıdır ve İzmir suikasti hadisesinde idam edilmiştir.
Bilindiği gibi Sabataycılar üç büyük kabileye ayrılır ve bunların araları hiç iyi değildir; hattâ zaman zaman aralarında dehşetli kapışmalar, hesaplaşmalar olmaktadır. İzmir suikastinde mağdur olup okka altına giren Sabataycılar, Karakaşlara mensuptur; onları ezenler de Kapancıdır. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra da böyle olmuştur.

Peki Sabataycı aşiretler niçin kendi aralarında bu kadar şiddetle çekişiyordu? Bu savaşın ardında büyük menfaatler, ikbal hırsları bulunmaktadır. İslâm tarihine bakınız, Müslümanın Müslümana yaptığını gâvur yapmamıştır. Sünnilerle Şiiler arasında asırlar süren kanlı savaşlarda nice şehirler yıkılmış, ülkeler tahrip edilmiş, kesilen kellelerden tepeler yapılmıştır.

Atatürk Dönmeydi. Yahudi Dönmesi. Nam-ı diğer Sabetaycı...

Atatürk Dönmeydi. Yahudi Dönmesi. Nam-ı diğer Sabetaycı...




Avusturya'lı siyasetçiden Masonluk, Türkiye, Atatürk ve Yahudi dönmeleri hakkında net açıklamalar;

Videonun Dökümü;

"Bizler Maymunlarız..." Mustafa Kemal Atatürk..

"Bizler Maymunlarız..." Mustafa Kemal Atatürk..



İnsanlar, süfreler gibi sulardan çıktılar en önce...
İlk ceddimiz balıktır. İşler daha da ilerledikçe o insanlar, primat zümresinden türediler.

Biz maymunlarız; düşüncelerimiz insandır!

M. Kemal Atatürk

(Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk Tarih ve Dil Kurumu Hatırat s.53)

*

Selanik Yahudisi M. Kemal ve ekibinin bir tek amacı vardır; Hile ile idaresini ele geçirdikleri Müslüman Türkleri İslam’dan Uzaklaştırmak...

Bunun için her dönemde, dünyada denk gelebildiği ne kadar sapkın inanç varsa ilan etmiş ve savunmuştur... İlan ettiği bu fikir ve inanışlar birbilerine zıt da olsalar bunu yapmıştır.

Bazen Şâmân, bazen Komünist, bazen de Darwinist... Bazen laik, bazen de demokrat olmuştur.

Hedef bellidir; Türkler ve sair Müslüman kavimler din-iman-ahlak olarak çöksünler ve binbir farklı inanç, fikir ve askiyonla birbirlerine düşsünler ki bu sayıca az Yahudi milleti dünya üzerinde hakimiyet kurup Önce yıktıkları Osmanlı topraklarında İsrail'i kurabilsinler, sonra da Vadedilmiş topraklar da Büyük İsrail'i kurabilsinler...

Ve, Yahudiler kimseyi Yahudi yapmak davasında değillerdir. Onların inanışına göre Yahudi olunmaz yahudi doğulur... Yahudi olmayanlar Yahudilere hizmet etmekle görevli kır hayvanı mesabesindedirler... Yahudiler bunlara karşı akıllarına gelen her şeyi yapmakta özgürdürler....

Alparslan(Hüseyin Feyzullah) Türkeş'in Bağlı Olduğu Yahudi Tarikatı

Alparslan(Hüseyin Feyzullah) Türkeş'in Bağlı Olduğu Yahudi Tarikatı


ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN BAĞLI OLDUĞU "ARUSİ TARİKATI" Müslüman gözüken Yahudi Tarikatıydı. Şeyh Harun KAN = “Aaron Kanduyati” idi.

Araştırmacı Yazar Soner Yalçın "Beyaz Müslümanların Sırrı Efendi-2" kitabıyla gündemde.. Kitapta inanılmaz iddilar ortaya atılmış… Soner Yalçın kitabının ilk bölümünde Sebatayistlerin müslüman tarikatlara girdiklerini,tarikatlara girerek sebatayist kimliklerini sakladıklarını iddia ediyor.


HARUN HOCA “AARON KANDUYATİ” KİMDİR?

Türkiye'de bir buçuk milyon kripto (gizli) Yahudi bulunuyor...

Türkiye'de bir buçuk milyon kripto (gizli) Yahudi bulunuyor...


Türkiye İsrail münasebetleri konusunda tam bir kafa karışıklığı var. Bazıları one minute çıkışlarına bakarak, iki devletin ilişkilerinin kötüleştiğini sanıyor. One minute, buzdağının su üzerinde göze görünen yüzde bir kısmıdır, yüzde doksan dokuzu görünmez.

İsrail ile Türkiye arasında çok gizli tutulan anlaşmalar bulunmaktadır. Bunlar yürürlüktedir.

BOP çerçevesi içinde ABD Ortadoğu'da bir takım manevralar çevirmekte, Türkiye'yi bu konuda kullanmaktadır.

Türkiye'deki resmî Yahudi sayısı şu anda 15 bin civarındadır. Bunların yanında bir de bir buçuk milyon Kripto Yahudi bulunmaktadır.

1. Sabataycılar.

2. Alevî Bektaşi kılığına girmiş Yahudiler.

3.Müslüman görünen Kürt Yahudileri.

Kuş kadar aklı olan bir insan, bu bir buçuk milyon Yahudinin Türkiye'yi ellerinde oynatacaklarını bilir, anlar ve kavrar.

Medyada onlar, finans ve bankada onlar, iktisat ve ticarette onlar, ihracat ve ithalatta onlar, üniversitelerde onlar...

Tekelleri biraz kırıldı ama hâlâ çok güçlüdürler.

İslâmî kesime, İslâmcılık hareketine, siyasal İslâm'a, islâmî hizmet ve faaliyetlere sinsice sızmışlardır.

Onlar Osmanlı sistemini, Türkiye'nin kültürel gerçeklerini bizden iyi bilen yetenekli uzmanlara sahiptir.

Sabetaycı Gizli Yahudilerin Okulları ve Üniversiteleri

Sabetaycı Gizli Yahudilerin Okulları ve Üniversiteleri


Ülkemizde cemaat okulları, üniversiteleri, hayır kurumları bulunmaktadır. Meselâ:

Robert College Amerikan Evangelist misyonerlerinin okuludur.

İstanbul’daki Notre Dame de Sion Fransız Katolik okuludur.

Sabataycı cemaatin veya lobinin de okulları ve üniversiteleri vardır. Bunu inkâr etmek “Biz Atatürk okulları ve üniversiteleriyiz” demek gerçeği değiştirmez ki.

Heybeliada’daki Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nda da baş köşede Atatürk resmi vardı. Atatürk resmî var diye o okul Atatürkçü mü olur?

Atatürk resmi olmayan bir tek İmam-Hatip okulu, İlahiyat fakültesi gösterebilir misiniz?

Evet ülkemizde Sabatay (Avdetî, Selanik dönmesi) okulları vardır. Bunların pîri Selanikli Şemsi efendidir. Şemsi efendinin asıl adı Şimon Zvi’dir. Ve kendisi gizli Sabataycı hahamıdır.

Sabetaycıları Araştırmak SUÇ DEĞİLDİR..

Sabetaycıları Araştırmak SUÇ DEĞİLDİR..


GEÇENLERDE Sky-Türk televizyonunda Sabataycılık konusunda beyan ettiğim bazı fikir ve görüşler birtakım Sabataycıları ve Sabataycı-severleri rahatsız etmişe benziyor. Bu husustaki tenkit ve itirazlara verdiğim cevapları aşağıda okuyacaksınız:


1. Sabataycılık konusunu kurcalamaya, araştırmaya ne hakkınız var?

Cevap: Bilgi edinmek, incelemek, araştırmak, yasal sınırları aşıp taşmamak şartıyla tenkit etmek insanların ve vatandaşların temel haklarındandır. Ülkemizde Sabataycılık diye önemli bir mesele vardır. Merak ediyoruz, inceliyoruz, araştırıyoruz, tenkit edilecek tarafları varsa -kendimize göre- tenkit ediyoruz. Bunda gocunacak, tedirgin ve rahatsız olacak ne var?


2. Sabataycılar birtakım gizli sinagoglarda ibadet ediyorlarsa bundan sana ne? Adamların gizli hallerini araştırmak ahlâka ve din hürriyetine aykırı değil midir?

Türkiye'yi Kim Kurdu? İsrail'i Kuranlar mı Türkiye'yi kurdu?

Türkiye'yi Kim Kurdu? İsrail'i Kuranlar mı Türkiye'yi kurdu?

Osmanlı Yahudi Cemaati ve 1908 Devrimi" başlığı altında ilginç bir yazı dikkatimi çekti. Daha önce burada İngiliz elçisinin İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin iktidara gelişiyle birlikte ülkesini bilgilendirirken "Meraka mucip bir hadise yok. İyi niyetli çocuklar göreve geldiler" şeklinde işlerin yolunda olduğuna dair mülahazasını konu edinmiştim. Zaten o "iyi niyetli çocuklar" koskoca bir imparatorluğu on yıllık bir süre içerisinde parçalayıp heder etmişlerdir.

İttihad ve Terakki Cemiyeti içinde "Yahudi Faktörü" ise her zaman konuşula gelmiştir. Zaten dikkatimi çeken de yazıda konuyla ilgili "sivri retorik ve asılsız iddialardan" söz edilirken, "İTC(İttihad ve Terakki Cemiyeti" güdümlü "Jön Türk" hareketindeki Yahudi varlığı mevzu ediliyordu. Şöyle ki:

"... Selanik Yahudisi olan Alber Fua, İTC'nin en önde gelen destekçileri arasındadır...

Türkiye'de Dinsiz Milliyetçiliği Yahudiler ve Sabetaycılar Çıkarttılar

Türkiye'de Dinsiz Milliyetçiliği Yahudiler ve Sabetaycılar Çıkarttılar


"Bu memlekette dinsiz milliyetçiliği, dinsiz Türkçülüğü Yahudiler ve Sabataycılar çıkartmıştır.Yahudiler Türkler için, İslâm’ın dışında ideolojiler, dünya görüşleri icat etmek istiyorlardı."

----

Geçenlerde, yayıncılık yapan bir dostum, vefat etmiş bir kimsenin kitaplarının basım haklarını varislerinden almak için müzakereler yapmış. Merhum müsbet bir kimseymiş ama varisleri dinsiz. Ergenekoncu imiş. Konuşma esnasında, milliyetçilik kelimesine itiraz etmişler. Bunda din ve muhafazakârlık var, biz ulusalcılıktan başka bir şey kabul etmeyiz demişler. Bu dinsiz imansız ulusalcılıkta, iç ve dış Yahudilerin hayli tuzu biberi bulunmaktadır.

Bendeniz son 60 yıl içinde hayli milliyetçi tanıdım, bazıları ile yakın dostluğumuz oldu. Hepsi de İslâm’a saygılı idi. Bir kısmı namazlı abdestli dindardı. Bir kısmı dindar olmasa bile dine hürmetkârdı. Asla dinsizlik yapmazlardı.

Bu memlekette dinsiz milliyetçiliği, dinsiz Türkçülüğü (Bütün milliyetçilere ve Türkçülere dinsiz demiyorum. Böyle bir şey büyük haksızlık ve terbiyesizlik olur) Yahudiler ve Sabataycılar çıkartmıştır.

Yahudiler Türkler için, İslâm’ın dışında ideolojiler, dünya görüşleri icat etmek istiyorlardı.


Bir Macar Yahudisi olan Arminius Vambery bunlardan biridir. Pan-Türkizm kelimesini ilk o çıkartmıştır. Hem Sultan Abdülhamid’e danışmanlık yapıyor, hem de gizlice British Foreign Office ve Lord Palmerston hesabına çalışıyordu. Türkçe’yi o kadar iyi biliyordu ki, İstanbullu derviş Reşid efendi kılığında, o tarihlerde henüz Rusya pençesine düşmemiş Orta Asya ülkelerinde İngiltere hesabına casusluk yapmak maksadıyla seyahat etmiş, notlarını kocaman bir kitap halinde yayınlamıştır.

Komünistliği Türkiye'ye Kürt Yahudileri ve Sabetaycılar Soktular

Komünistliği Türkiye'ye Kürt Yahudileri ve Sabetaycılar Soktular


Kürt liderlerinden Barzanî’nin Yahudi kökenli olup olmadığı tartışılıyor. Maalesef Türkiye Müslümanları ve Milliyetçileri (Küçük seçkin bir azınlık dışında) yatakta uyuyor, ayakta uyuyor. Yahudi tarih ve kültürüyle ilgilenen herkes bilir ki, 16’ncı yüzyılın sonlarıyla 17’nci yüzyılın başlarında Irak’ta çok ünlü bir Yahudi kadını yaşamıştır, adı Asenath Barazani’dir. Babası haham olan Asenath, Yahudi din ilimlerini tahsil etmiş ve büyük bir Yahudi bilgini olmuştur.

Sabetaycılık yada Sabetayistlik Nedir?

Sabetaycılık yada Sabetayistlik Nedir?


OSMANLI CEMİYETİNDE ENTERESAN BİR TOPLULUK:
SABETAYCILIK VE DÖNMELER



Osmanlılar Müslüman olan herkese muhtedi (hidayete eren) dediği halde, bir gruptan bu isim esirgenmiş; bunlar avdetî (dönme) diye anılmıştır. Dönmeler, sayıca az olmakla beraber, pozisyonları itibariyle Osmanlı sosyal ve politik hayatında çok mühim bir yer işgal etmiş; uzun yıllar iktidarı ellerinde tutmaya muvaffak olmuştur.

Öteden beri Osmanlı ülkesinde hatırı sayılır bir Yahudi cemaati yaşamaktaydı. Osmanlı hükûmeti bunları bir millet olarak tanırdı. Haylisi 1492’de İspanyol zulmünden kaçan Yahudilerdi. Ladino denilen İbranice-İspanyolca karışımı bir lisan konuşurdu. Selânik, İzmir ve İstanbul bunların en çok yaşadıkları şehirler idi.



İSLAMİYET GÖRÜNEŞE İTİBAR EDER

1648 senesinde İzmir’de yaşayan Sabetay Sevi adında bir haham, mesihliğini iddia etti. Gerçi Yahudiler, kıyamete yakın insanlığı kurtarmak; zamanın hükümdarını tahttan indirip Yahudileri Kudüs’e toplayarak “Tanrı’nın Krallığı”nı kurmak üzere bir mesih beklerdi. Ancak Sabetay Sevi’ye inanan az oldu. Sevi çeşitli şehirlerde gezdi. Nihayet kıyametin başlangıcı saydığı 1666 yılında mesihliğini herkese ilan etti. Yahudi dualarında değişiklikler yaptı. İbadetlerde padişahın ismini kaldırıp kendi ismini koydu.

Bazıları onu Yahudilerin beklenen kurtarıcı kralı olduğuna inanmaya başladı. Dünyayı 38 krallığa ayırıp her birine sadık adamlarını tayin etti. Bunun üzerine İstanbul’daki hahambaşı kendisini hükümete şikayet etti. Sevi, Çanakkale’ye sürgün olundu. Faaliyetlerine devam edince Edirne’de padişah Sultan IV. Mehmed‘in huzuruna çıkarıldı. Öldürüleceğinden korkarak Müslüman olmuş göründü ve Mehmed ismini aldı.

Orada bulunan şeyhülislâm Vânî Mehmed Efendi “Adım gibi eminim ki bu adam Müslüman olmadı. Ama ne çare dinimiz görünüşe itibar eder” demekten kendisini alamadı. Müritleri de topluca Müslüman olduklarını ifşâ ettiler. İslâm dini, görünüşe itibar eder. Hazret-i Peygamber de münafık olduğunu bildiği kimselere bile bu sebeple ilişmemiştir. Kaldı ki içlerinden samimî Müslümanlar da olabilir.

Ancak Sevi, faaliyetten geri durmadı. Sabetayistlik denilen tarikatin 18 prensibini neşretti: “Allah birdir. Sabetay Sevi mesihtir. Yalan yere yemin edilmeyecektir. Allah’ın ve mesihin adı anıldığında hürmet edilecektir. Mesih’in sırrını anlamak için toplantılar yapılacak. Adam öldürülmeyecek. Zina edilmeyecek. Yahudi takviminin 9. ayı Kislev’in 16. günü bayram yapılacak. Yalan şâhidlik edilmeyecek. Birbirlerine mürüvvet ve merhametli davranılacak. Her gün gizlice mezamir okunacak. Müslümanların âdetlerine ve zahiren ibâdetlerine uyulacak. Oruç tutulacak. Kurban kesilecek. Müslümanlarla evlenilmeyecek. Müslüman bayramlarına hürmet gösterilecektir...” Taraftarlarıyla gizlice âyin yaparken yakalanan Sevi, Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa tarafından sorgulanıp adamlarıyla beraber Arnavutluk’a sürüldü. 1675’te burada öldü. Mesele sürgünle çözüldüğü için hükûmet öldürme yoluna gitmemiştir. Çünkü Osmanlılar, düzeni tehdit etmedikçe kimsenin inancına karışmazdı.



KİLİT NOKTALAR...

Sabetayistler, kendilerine ma’amînim (mü’minler), haberim (ortaklar), ba’ale milhamah (mücâhidler) gibi isimler verir. Tevrat’ın bâtınî tefsirini yapıp, Yahudilikteki birçok emir ve yasağı farklı yorumlayarak, İslâm dünyasındaki Bâtınîlere benzer bir yol tutmuşlardır. Sevi’nin Zohar (Işık) adlı Tevrat yorumunu okurlar. Sevi’nin ölümünden yüz sene sonra üç gruba ayrıldı. Yakub Qerido’yu sonraki mesih sayan Yakubîler, Osman Baruhya Ruso’nun, Sabetay Sevi’nin ruhunu taşıdığına inanan Karakaşlar; Sevi geleneğini sürdüren Kapanîler. Bunlar mesafeli yaşar. Birbirlerinden ve yabancılardan kız almaz. Mezarlıkları bile ayrıdır. Üsküdar Bülbülderesi ve Karacaahmed (8. ada) Karakaş ve Kapancıların; Feriköy ise Yakubîlerindir. İttihatçıların maliye nazırı(bakanı) olup cumhuriyet devrinde asılan meşhur Cavid Bey Karakaşların reisi idi.

Yahudi cemaatinin de sapkın kabul edip dışladığı Sabetayistler, uzun yıllar Müslüman görünüp; evlerinde kendi inanç ve ibadetlerini yaşadılar. İçlerinden Bektaşî, Mevlevî, Melâmî şeyhleri, hatta şeyhülislâm (Hayatîzâde Emin Efendi-1748) çıktı. Selanik’in ekseriyeti Yahudi, bunların bir kısmı da Sabetayist idi. İzmir ve İstanbul’da da sayıları çoktu. Arnavutluk’a gidenler, zamanla Selânik’e yerleşti. Avrupa ile teması olan, birkaç ecnebi lisan bilen, entelektüel bir cemaat idi. Bu sıfatları ile Osmanlının modernleşmesinde mühim rol oynayıp kilit noktalara geldiler. Başka kilit noktalara da ister istemez bizzat tanıdıkları kendilerinden kimseleri getirdiler. Böylece 20. asır başlarında Osmanlı ülkesinde fiilî Sabetayist iktidarı kurulmuş oldu. Sultan Hamid‘i tahttan indirenlerin çoğu bu gruptandı. Gazeteciler, filmciler, edebiyatçılar, politikacılar arasında çok Sabetayist vardı. Hüseyin Cahit Yalçın, Hasan Tahsin, Halide Edip Adıvar, Ahmed Emin Yalman, Namık Zeki Aral (Rahşan Ecevit’in babası), Halil Lütfi, Ahmed Salih Korur, Sıddık Sami Onar, Emre Gönensay, Abdi İpekçi, İsmail Cem, Dinç Bilgin, Halil Bezmen, Sabiha Sertel gibi. Sabetayist çocuklarının hem entelelektüel yetişmesi, hem de benliklerini unutmaması için Feyziyye Mektepleri, Şişli Terakki Lisesi gibi müesseseler kurdular. Burada çok sayıda Sabetayist genç yanında bazı Müslüman çocukları da tahsil gördü. Selanik Feyzi Sibyan mektebi müdürü ve din dersi muallimi Şemsi Efendi (Simon Sevi-Atatürk'ün hocasıdır ve Sabetaycı Hahamıdır), muvaffak bir maarifçi idi. İzmir eski belediye başkanı Osman Kibar, “Dönme misiniz?” diye soranlara, “Evet, ama ben 360 derece döndüm” derdi.



STATÜKO VE DÖNMELER

Sabetayistler giderek aralarındaki katı ayrılıkları kaldırdılar. İçlerinden samimî Müslüman olanlar yanında, ateistliğe kayanlar da oldu; klasik Sabetayist geleneğini sürdürenler de.. 1924 mübadelesi ile Yunanistan’dan Türkiye’ye göçüp yeni devirde de mühim bir mevki elde ettiler. Mebus, bakan, vali, müsteşar, profesörler çıktı. Yaşantıları laiklik anlayışına örnek teşkil etti. Sinema ve matbuat dünyasına hâkim oldular. Türkiye’nin ilk sinema şirketlerinden İpek Film, İpekçi ailesine aitti. Yahudilerle devamlı bir çekişme içinde yaşadılar. 1920’li yıllarda Karakaş Rüştü adında birinin cemaat hakkındaki ifşaatı hükümetçe men edildi. 1942’de çıkarılan Varlık Vergisi, D Grubu denilen Sabetayistlerden Müslümanların iki misli olarak tahsil edildi.

Zamanla statükoya sıkıca sarılıp, liberal ve demokrat hareketlere tavır alanların çoğunun Sabetayistlerden çıkması bazılarını şaşırttı. Sabetayistlerin, Türkiye’deki iktidarlarından, liberalizm, demokrasi ve insan hakları pahasına da olsa vazgeçmeyecekleri düşüncesine itti. Son zamanlarda Sabetayistler hakkında gayri ciddî bir neşriyat vardır. Türkiye’deki sayısının birkaç bin olduğu zannedilen Sabetayistlerin, azınlık psikolojisi altında bir nevi gizli faaliyet yürüttüğü doğru olsa bile, artık çoğunun bu işlerle alâkası kalmamıştır.

DÜNDEN BUGÜNE

Prof. Dr. Ekrem Buğra EKİNCİ
ekrem.ekinci@tg.com.tr

Türkiye'de Yahudilerin tesirleri ve güçleri büyük müdür? Ülkemizde kaç tür Yahudi vardır?

Türkiye'de Yahudilerin tesirleri ve güçleri büyük müdür? Ülkemizde kaç tür Yahudi vardır?


Türkiye'de Yahudilerin tesirleri ve güçleri büyük müdür? Bu soruya tereddüt etmeden "Evet büyüktür" cevabını verebiliriz.
Ülkemizde kaç tür Yahudi vardır?

Birinciler: Kimlik kartlarının din hanesinde Musevî yazan vatandaşlarımızdır. Onlar Rumlar ve Ermeniler gibi azınlık statüsünde değildir ve eşit vatandaşlardır. Hattâ Müslümanlardan daha eşit oldukları söylenebilir. Devletimiz Müslüman bir çocuğunu dövebilir, kulağını çekebilir ama Yahudi çocuğuna bir fiske bile vuramaz.

Son 80 yıllık tarihimizde Yahudilere baskılar, haksızlıklar yapılmış mıdır? Elbette yapılmıştır ama Müslümanlara yapıldığı kadar değil.

Yahudiler iki devlet kurdular; Biri Türkiye, Diğeri İsrail...

Yahudiler iki devlet kurdular; Biri Türkiye, Diğeri İsrail...


- Sözde Cumhuriyetiz ama Anayasamızın gizli maddeleri var?
- Merkez bankamız çok ortaklı bir anonim şirket... Ne statüsü ne ortakları doğru düzgün belli değil... Paralarımızın üzerinde Türkiye Cumhuriyeti ifadesi bile yazmıyor...
- Genel Kurmay başkanlarımız Yahudilerin ibadethanesi Ağlama Duvarında ağlayıp duruyorlar...
- Türkiye’yi kurduğu iddia edilen Mustafa Kemal’den tutun da, günümüze gelene kadar, meşhur idarecilerimiz, askerlerimiz, bürokratlarımız hep Sabetaycı Yahudi kökenden çıkıyorlar...
- % 99’u Müslüman olan bir ülkede başörtüsünü bunlar mı yasaklıyorlar?
- PKK’yı bunlar mı bilerek bitirmiyorlar?
- Yeni Türkiye devletinin resmen tanındığı Lozan’da bizi neden Yahudi Hahamı Haim Naum temsil etti?
- Ünlü Sabetaycı Yahudi Orhan Pamuk Amerika’da bir panelde neden “Modern Türkiye Cumhuriyeti’ni biz kurduk” dedi...
- Türkiye Cumhuriyeti bir Yahudi cenneti olarak mı inşaa edildi?
- 1924’te Yunanistan ile yaptığımız Mübadele ile neden Türk diye hep Selanik Yahudileri getirildi?
- Bir Yahudi hahamının oğlu olan Moiz Kohen, neden Tekinalp takma adı ile Türkçülük ve Kemalistlik sistemini kurdu?
- M. Kemal'in eşi Latife, İzmir'in tanınmış Yahudi ailelerinden birine mi mensuptu?
- Adnan Menderes Yahudi bir aile yapısından geldiğini neden gizledi?
- Celal Bayar, Bursa'da siyonist okulunda okudu mu?
- Fevzi Çakmak'ın karısı, neden evini yahudilere hibe etti ve havra yapıIdı?
- İngilizler, neden hiç savaşmadan İstanbul'dan çekildiler?
VE OSMANLI’YI KİM YIKTI, TÜRKİYE’Yİ KİM KURDU?

*****

Türkiye’yi İsrail’in Sömürgesi Yapmışlardı

Sabetaycı Yahudilerin Alevilerin içine sızması...

Sabetaycı Yahudilerin Alevilerin içine sızması...

Sabetaycı Yahudiler Alevilerin içine 19.-20. yüzyıldan itibaren sızmış, Alevilerin güvenini kazanarak temel öğretilerini değiştirmiş, Alevilik tarihi kitapları yazarak Aleviliği mecraından saptırmışlardır. Alevi gençlerin pek çoğunu kültürel değerlerinden kopararak rijit, protest birer ateist haline getirmeyi başarmışlardır.

Toplumda yanlış olarak Bektaşilere mal edilen “mum söndü” olayı da aslında Sebataylara ait dini bir ritüeldir. “Dört Gönül Bayramı” veya “Mum Söndü” diye de bilinen Kuzu bayramı 22 Adar’da (Mart) yapılır. Her sene kuzu eti ilk defa bu bayram münasebeti ile ve hususi merasimle yenir. Bu merasimde en aşağısı ikisi erkek ikisi kadın olmak şartıyla evli dört kişinin bulunması lazımdır. Bu çiftlerin sayısı artırılabilir. Kadınlar iyi giyinmiş ve süslenmiş oldukları halde sofra hizmetinde bulunurlar. Yemekten sonra biraz eğlenilir ve muayyen zamanda ışıklar söndürülerek karanlıkta kalınır…

Bu bayram vesilesi ile doğacak çocuklar bir nevi kutsiyeti haiz tanınırlar.” (Gövsa, Sabatay Sevi, S. 64)

Ilgaz Zorlu da “toplu seks ve mum söndü olayının Tanah’taki birtakım dualardan kaynaklandığını” vurgulamakta, (Zorlu, Evet Ben Selanikliyim, S.51), hatta; “bazı Sabataycı din adamlarının Lut örneğinden hareketle ensest ilişkiyi meşru kabul eden kararlar verdiklerini” ifede etmektedir.

(Zorlu, a.g.e.S.62)

SELANİKTEN NE ÇIKAR? - BOL YAHUDİ ÇIKAR PAŞAM!

SELANİKTEN NE ÇIKAR? - BOL YAHUDİ ÇIKAR PAŞAM!


Atatürk'e 12 yıl gece gündüz hizmet etmiş olan Cemal Granda'nın anılarından;

Atatürk uysal bir insan değildi. Hatta haşin olduğu dahi söylenebilirdi. Böyle olduğu halde çok terbiyeli, çok olgun, çok merhametli, çok hoşgörülü bir insandı. Temiz kalpliydi, alçak gönüllüydü. Gösterişten uzaktı. Vazife başında laubaliliğe yer vermez, fakat özel yaşantısında sevdiklerinin nazını çekerdi.

Bir gün Çankaya'da eski köşkte Selanikli berber Mehmet ve berber Rıdvan'la antrede oturmuş konuşuyorduk. Berberlerin ikisi de Atatürk'ün hemşehrisi olduklarından kendilerini imtiyazlı sayarlar, yüksekten konuşurlardı. Bu şekilde -şaka da olsa- böbürlenerek dolaşmalarına çok içerlerdim ama yine de renk vermemeye çalışırdım. O gün yine zayıf tarafımı bulmuşlar, bana şakadan takılıyorlar: 'Biz Selanikliler olmasaydık, siz kurtulamazdınız...' diyorlar, ben de cevap olarak: 'Biz kendi kendimizi kurtardık. Selanikliler'e ihtiyacımız yok. Hem Selanik'ten çıksa çıksa Yahudi çıkar...' diyordum.

O sırada merdivenleri yavaş yavaş inen Atatürk'ü görmemiştik. Konuşmalarımıza istemeyerek kulak misafiri olmuş ki, o akşam sofrada bir Selanikli olan Nuri Conker'e damdan düşer gibi sordu: 'Nuri Bey Selanik'ten ne çıkar?'

O anda beynimin karıncalandığını duyar gibi oldum. Demek korktuğum başıma gelmişti. Atatürk konuşmalarımızın hepsini duymuştu.

Nuri Conker Atatürk'ün nazını çektiği, kaprislerine katlandığı eski bir çocukluk arkadaşı olduğu için aklına eseni söylemekten çekinmeyen biriydi.

Bu nedenle de ciddi ciddi 'Sen çekil de biraz da biz Cumhurbaşkanılğı yapalım' diyecek kadar ileriye gittiği zamanlarda bile Atatürk gülüp geçer, işi şakaya boğardı. Fakat bu seferkinin şakaya gelir yanı yoktu.

Nuri Conker, sanki bütün konuştuklarımızı biliyormuş da, beni korumak istercesine; 'Bol Yahudi çıkar Paşam' demesin mi?

Bunun üzerine Atatürk yüzünde alaylı bir gülümsemeyle daha önce kulağına çalınmış dedikoduların tümüne karşılık verdi:

'Benim için de bazı kimseler -Selanik'te doğduğumdan- Yahudi olduğumu söylemek istiyorlar. Şunu unutmamak lazımdır ki, Napoleon da Korsikalı bir İtalyandı. Ama Fransız olarak öldü ve tarihe Fransız olarak geçti. İnsanların içinde bulundukları cemiyete çalışmaları lazımdır.'

O günkü kadar utandığımı ve Atatürk'ün karşısında küçüldüğümü on iki yıllık hizmetim süresince hatırlamıyorum. O günden sonra da Selanik kelimesini bir daha ağzıma almadım.

Atatürk, Sabetaycı Bir Yahudi Olduğunu Çakırkeyfken / Sarhoşken Ağzından Kaçırdı.

Atatürk, Sabetaycı Bir Yahudi Olduğunu Çakırkeyfken / Sarhoşken Ağzından Kaçırdı.

Yahudi Bir Yazar Açıklıyor "Atatürk'ün Gerçek Kimliği"


24 Temmuz 2007’de The New York Sun editörü Hillel Halkin, köşesine ilginç iddialar taşıdı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yüzde 47 ile kazandığı seçimlerden iki gün sonra yazdığı yazıda Halkin, bundan 13 yıl kadar önce yazdığı bir makaleyle ilgili olarak ortaya çıkan yeni kanıtları ileri sürdü. Ben-Avi adlı bir gazetecinin otobiyografisine dayandırdığı iddiasına göre Atatürk bir Yahudi Dönmesi’ydi.* “O zamanlar Türkiye’sinde ayaklanmalar başlatacağından ve laik devrimi devireceğinden endişe” ederek yayınladığı yazısına, 2007’de e-postayla gelen cevaptaki diğer kanıtları da bu yazısında paylaştı. Timeturk’ün ortaya çıkardığı bu yazının tercümesini okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz.



Atatürk’ün Türkiye’si devrildi.

Bundan 12 ya da 13 yıl kadar önce haftalık New York gazetesi Forward için çalışırken modern laik Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk hakkında bir yazı yazdım ve biraz da endişeyle gazeteye yolladım. Yazıda, Atatürk’ün babasının Yahudi, daha da net bir ifadeyle, Dönme olma olasılığıyla ilgili kanıtlar sunmuştum. Dönmeler, 17’nci yüzyıl Mesihlik iddiasındaki Türk-Yahudi’si Sabetay Sevi’nin İslam’a dönmesinin ardından ona inanmaya devam eden takipçilerinin oluşturduğu heretik (batıl) Yahudi tarikatıdır.

Sevi’ye öykünerek Yahudi gizil hayatlarına devam eden ve dışarı karşı Müslüman görünen ayrı ve gölgeler içindeki grup varlığını 20’nci yüzyıla başarıyla taşıdı.Birçok biyografide Atatürk’ün babasıyla ilgili 3 ya da 4 farklı geçmiş verilir. Her ne kadar kimse onu Yahudi olarak tanımlamadıysa da, bunların farklılığı onun aile orijinin sakladığını düşündürmektedir. Bu kanıt, her ne kadar sınırlı da olsa, oldukça şaşırtıcıydı.

Yahudi gazeteci Itamar Ben-Avi’nin Uzun zamandır unutulmuş otobiyografisinde 1911’in geç kışında yağmurlu bir Kudüs akşamında barda tanıştığı genç bir yüzbaşıyı anlattığı bölüm bu kanıtın en güçlü yanıydı. Çok fazla araktan (arak=alkollü bir içiki) çakırkeyif olan yüzbaşı sadece tüm Dönme ve Yahudilerin bileceği ancak hiçbir Müslüman Türk’ün bilemeyeceği Shema Yisra’el ya da “Duy ey İsrail” duasının İbranice açılış sözlerini ezberden okuyarak Ben-Avi’ye Yahudi olduğu sırrını verdi.

Yazdığına göre, 10 yıl sonra, Ben-Avi, bir gazeteyi açtığında manşette Türkiye’de bir darbe olduğunu ve fotoğraftaki liderin o gece tanıştığı genç subay olduğunu gördü.O sıralar, Atatürk tarzı laikliğe İslamcı siyasi muhalefet güç kazanıyordu. Merak ediyordum, New York’ta Yahudi bir gazete modern Türkiye’nin kurucusunun yarı Yahudi olduğunu ilan etse ne olurdu?

Atatürk ile işgal ordularının İngiliz komutanı neden yardımlaşır ki?

Atatürk ile işgal ordularının İngiliz komutanı neden yardımlaşır ki? İngiliz Yahudileri ile Ülkemizdeki sabetaycılar paslaştılar mı? Mustafa Kemal Atatürk Sabetaycı mı?



Osmanlı'yı İngiliz-Yahudi İttifakı Yıktı, Cumhuriyeti Onlar Kurdu... Sabetaycılar bu işte büyük pay sahibi oldu.. Masonlardan daha etkili ve başarılı bir ihanet şebekesiydiler..

“Müttefik Devletler Kuvvetler Komutanı Sir Harington’a Mustafa Kemal ile yardımlaşmak için geniş selahiyetler verildi.”

İngiltere Devleti'nin içine sızmış Yahudiler, Osmanlı Devlet teşkilatının hemen her yerine sızmış Yahudilerle ve özellikle Selanik dönmeleri (sabetaycılarla) ittifak ettiler...

Yunanlıları denize dökerek “Kurtuluş Savaşı”ndan galip (!) ayrılan Ankara Hükümeti barış görüşmelerine hızlı bir şekilde başlama kararı almıştır. İşin ilginç tarafı “Kurtuluş Savaşı”nda İtilaf Devletine karşı savaşılmasına rağmen tarih kayıtlarında sadece Yunanlıların İzmir’de denize dökülmesi (!) geçmektedir(ki bu da gerçek değildir, sallana sallana geri çekilmiştir Yunan kuvvetleri). İngilizler ise hala İstanbul’dadır ve işi bitene kadar da orada kalacaktır.

Görünen o ki İttifak kurarak Osmanlıyı parçalamak isteyen İngiltere’nin esasında Türkiye’yi kimseyle paylaşmak gibi bir niyeti yoktur. Nitekim Fransızları İtalyanları ve sair devletleri Türkiye’den siyasete uygun bir şekilde uzaklaştırıp tek başına egemen olma düşüncesinde olduğu yaptığı manevralarla açığa çıkmaktadır.

İtilaf Devletleri Başkumandanı İngiliz Sir Harington’dur. Yani İtilaf Devletlerin komutası İngilizlerin elindedir. Yunanlıları savaşa dahil edenlerin de İngilizler olduğunu biliyoruz. Peki ya şuna ne demeli; 24/3/1940 tarihinde Harington'un ölümünden iki gün sonra Londra Times gazetesi onunla ilgili bir makale yayınlandı. Bu makalede aynen şöyle denilmektedir:

Beş Bin Militan Sabataycı

Beş Bin Militan Sabataycı


OSMANLI İmparatorluğu'nun Adriyatik sahillerindeki küçük Ülgün şehrinde, sürgün edilmiş yalnız bir adam olarak 1676'da ölen ve bugün mezarı bile bilinmeyen İzmirli Sabatay Sevi, modern Türkiye'ye dolaylı olarak damgasını vurmuş önemli bir tarihî şahsiyettir.

Çünkü onun doktrinine bağlı olan iki kimlikli Yahudi Türkler, yahut Sabataycılar, yahut da Selânik Dönmeleri, 1908 İkinci Meşrutiyet inkılabından bu yana ülkemizde gizli, esrarlı, güçlü bir saltanat kurmuşlar ve iradelerini nice önemli kuruma hâkim kılmışlardır.

Türkiye'deki militan, fanatik, hırslı, zorlamacı, direten, dediğim dedik zihniyetli Sabataycıların sayısı kaç kişidir? Bence onlar beş bin kişi kadardır. Kelle sayısı itibarıyla az olan bu grup tahsil, kültür, nüfuz, güç, vasıf, tesir bakımından büyük bir ağırlığa sahiptir. Bunların çoğu Amerikan ve Avrupa üniversitelerinde okumuş, birkaç yabancı dil bilen, şehir kültür ve görgüsüne sahip, zeki, kurnaz, (en geniş mânâsıyla) politikacı vatandaşlardır. "Büyük satranç" oyununda onlarla başetmek kolay değildir.

"Selanikliyim" Canan Arıt-man... Al bir "-man" daha...

"Selanikliyim" Canan Arıt-man... Al bir "-man" daha...


Öncelikli olarak sabetaycı Gizli Yahudilerin bir çoğunun (-er), (-ar), (-men), (-man) gibi ekleri isim ve soyisimlerinde bir şifre olarak kullandıklarını belirtmek isteriz...

Canan ArıtMAN “Selanikliyim”...
ARITMAN’IN EŞİ TAPINAK ŞOVALYESİ


CHP Milletvekili Canan Arıtman, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ailesinin kökeniyle ilgili başlattığı polemikte kendi kökenini anlattı.


Sabah Gazetesi’nde Pazar günü yeralan sözlerinde “Ben 7 ceddimi araştırmadım.” diyen Canan Arıtman şöyle konuştu: “Benim soy kütüğüm çok merak ediyorlarsa, Orta Asya Türklerinin Kayı Boyu’ndan olan Bozdoğan aşiretidir. Anne tarafım ise Selanikli’dir.” dedi.



ARITMAN’IN EŞİ TAPINAK ŞOVALYESİ

Geçtiğimiz aylarda CHP’li Canan Arıtman’ın eşi Yetkin Arıtman, Türk ve Yunan masonları biraraya getiren büyük Rodos toplantısını organize etmişti. Bu Masonlar arasında Türkiye&Yunanistan bölgesinde ortak hareketin temelini atan çok kritik bir toplantıydı. Toplantı için Rodos’taki kadim tapınağın bakımının yapılmasında da Arıtman’ın emeği vardı.

Türk ve Yunan biraderlerin Rodos adasındaki Tapınak Şövalyeleri’nin mabedinde ilk kez biraraya geldiği tarihi ayini CHP’li Canan Arıtman’ın eşi Yetkin Arıtman organize etmişti. Yetkin Arıtman, üst düzey yöneticileri arasında bulunduğu ‘İzmir Vadisi’ ayin için gerekli izni vermeyince, buluşmaya karşı çıkan ‘biraderleri’ni ikna etmişti.

Yetkin Arıtman, İzmir Vadisi’nde 4 yıl Üstad-ı Muhteremlik (İzmir ve bölgesinin başkanı) görevinde bulundu. Eşi Canan Arıtman milletvekili olunca, “üstadı muhteremlik” görevini bırakarak, Loca’da karar alma komisyonlarında üst düzey görevler almaya başladı.


ÖNCE AYİNE İZİN VERİLMEDİ

‘Bodrum Locası’, Rodos adasındaki Kleoveolos Locası’ndan aldığı davet teklifini, geçen yıl Nisan ayında bağlı bulunduğu İzmir Vadisi’ne bildirdi. ‘İzmir Vadisi’ ise davete sıcak bakmadı. Özellikle Türk ve Mason localarının farklı ritinlere (İngiliz-İskoç) bağlı olduğu için aynı mabette ayin yapamayacaklarını savunan mason yöneticiler gerekli izni vermek istemediler.



İZİN İÇİN ‘LOCA’DA LOBİ YAPTI

Büyük buluşma için izin sorun olunca Masonlar arasında yenilikçi fikirleriyle bilinen Yetkin Arıtman devreye girerek diğer yöneticileri ikna etti. Arıtman, Türk masonların “Yunanlı biraderleri” ile buluşması için Bodrum Locası’na gerekli iznin verilmesinden sonra 21 masonla birlikte 22 Nisan 2007 günü Marmaris’ten Rodos adasına geçti. 22 Nisanı 23 Nisana bağlayan gece, Tapınak Şovalyeleri’nden kalma büyük mabette Yunan masonlarla Türk masonlar ilk kez biraraya gelerek, tarihi ayini gerçekleştirdiler.

Yunanlı masonlarla yapılan toplu ayini ‘Yunanistan Büyük Üstadı’ yönetmişti. İzmir’de doktorluk yapan Jinekolog Op. Dr. Yetkin Arıtman ile bütün uğraşlarımıza rağmen görüşme imkanı bulamadık. Yetkin Arıtman’ın Rodos’a giden 21 mason arasında bulunup bulunmadığı bu nedenle netlik kazanmadı.



Masonların yenilikçi yüzü

Geçtiğimiz günlerde “Meclis’te türbanlı kadın kuaförü açılıyor” diyerek kuaföre baskın düzenleyen CHP’li Canan Arıtman’ın eşi Yetkin Arıtman, Türkiye Büyük Mason Locası’nın “İzmir Vadisi Üstad-ı Muhteremi” olduğu dönemde, masonluğun kapalı kapılar ardından kurtulması gerektiğini savundu ve halen bu fikri savunan grupla ortak hareket ediyor. Arıtman, kadınların da mason olabileceği fikrini de destekleyen nadir masonlar arasında bulunuyor. Arıtman ayrıca mason localarının yaşlı ve karamsar yapılarından sıyrılıp gençlerle daha yakın diyaloglar kurulmasını savunanlara verdiği destekle biliniyor. Yetkin Arıtman, bu görüşlerini ‘İzmir Vadisi’nde zaman zaman pratiğe de geçirmişti. Arıtman, 12 Ocak 2003 günü bir gurup genci İzmir Vadievi’nin C Mabedinde ağırlamış ve burada gençlerin masonluk hakkındaki sorularını bizzat cevaplandırmıştı.



ERMENİLERLE GERİLİMİ KÖRÜKLEYEN GİZLİ GÜÇ

Türkiye ve Ermenistan arasındaki gerilimin sürekli olarak Türkiye dışı faktörlerden ve özellikle de Mason localarından körüklendiği biliniyor. İki ülkenin yakınlaşmasına Mason Locaları sakıncalı bulurken, aynı yöntemin Türkiye ve Yunanistan’ın yakınlaşmaması için de kullanıldığı belirtiliyor.

Bireysel özellikler açısından birbirine çok yakın olan Türkiye ve Yunanistan halkları arasında sorun yokken tepede böyle sorunlar olması da Türkiye ve Yunanistan’da çok güçlü olan “Selanikliler” faktörüne bağlanıyor.

Özellikle Medya dünyasında, Ermenistan ve Yunanistan’la ilişkilerde aşırı sert söylemlere sahip isimlerin Mason Locaları’na üye oldukları belirtiliyor.

(www.aktifhaber.com, 12-2008)

Osmanlı'yı içinden sinsice yıkan topluluk; Sabetaycılar

Osmanlı'yı içinden sinsice yıkan topluluk; Sabetaycılar


OSMANLI CEMİYETİNDE ENTERESAN BİR TOPLULUK:
SABETAYCILIK VEYA DÖNMELER

Sabetayizm (Yahudi Dönmeliği) Nedir?

Osmanlılar Müslüman olan herkese muhtedi (hidayete eren) dediği halde, bir gruptan bu isim esirgenmiş; bunlar avdetî (dönme) diye anılmıştır. Dönmeler, sayıca az olmakla beraber, pozisyonları itibariyle Osmanlı sosyal ve politik hayatında çok mühim bir yer işgal etmiş; uzun yıllar iktidarı ellerinde tutmaya muvaffak olmuştur.

Öteden beri Osmanlı ülkesinde hatırı sayılır bir Yahudi cemaati yaşamaktaydı. Osmanlı hükûmeti bunları bir millet olarak tanırdı. Haylisi 1492’de İspanyol zulmünden kaçan Yahudilerdi. Ladino denilen İbranice-İspanyolca karışımı bir lisan konuşurdu. Selânik, İzmir ve İstanbul bunların en çok yaşadıkları şehirler idi.


İSLAMİYET GÖRÜNEŞE İTİBAR EDER

1648 senesinde İzmir’de yaşayan Sabetay Sevi adında bir haham, mesihliğini iddia etti. Gerçi Yahudiler, kıyamete yakın insanlığı kurtarmak; zamanın hükümdarını tahttan indirip Yahudileri Kudüs’e toplayarak “Tanrı’nın Krallığı”nı kurmak üzere bir mesih beklerdi. Ancak Sabetay Sevi’ye inanan az oldu. Sevi çeşitli şehirlerde gezdi. Nihayet kıyametin başlangıcı saydığı 1666 yılında mesihliğini herkese ilan etti. Yahudi dualarında değişiklikler yaptı. İbadetlerde padişahın ismini kaldırıp kendi ismini koydu.

Bazıları onu Yahudilerin beklenen kurtarıcı kralı olduğuna inanmaya başladı. Dünyayı 38 krallığa ayırıp her birine sadık adamlarını tayin etti. Bunun üzerine İstanbul’daki hahambaşı kendisini hükümete şikayet etti. Sevi, Çanakkale’ye sürgün olundu. Faaliyetlerine devam edince Edirne’de padişah Sultan IV. Mehmed‘in huzuruna çıkarıldı. Öldürüleceğinden korkarak Müslüman olmuş göründü ve Mehmed ismini aldı.

Orada bulunan şeyhülislâm Vânî Mehmed Efendi “Adım gibi eminim ki bu adam Müslüman olmadı. Ama ne çare dinimiz görünüşe itibar eder” demekten kendisini alamadı. Müritleri de topluca Müslüman olduklarını ifşâ ettiler. İslâm dini, görünüşe itibar eder. Hazret-i Peygamber de münafık olduğunu bildiği kimselere bile bu sebeple ilişmemiştir. Kaldı ki içlerinden samimî Müslümanlar da olabilir.

Ancak Sevi, faaliyetten geri durmadı. Sabetayistlik denilen tarikatin 18 prensibini neşretti: “Allah birdir. Sabetay Sevi mesihtir. Yalan yere yemin edilmeyecektir. Allah’ın ve mesihin adı anıldığında hürmet edilecektir. Mesih’in sırrını anlamak için toplantılar yapılacak. Adam öldürülmeyecek. Zina edilmeyecek. Yahudi takviminin 9. ayı Kislev’in 16. günü bayram yapılacak. Yalan şâhidlik edilmeyecek. Birbirlerine mürüvvet ve merhametli davranılacak. Her gün gizlice mezamir okunacak. Müslümanların âdetlerine ve zahiren ibâdetlerine uyulacak. Oruç tutulacak. Kurban kesilecek. Müslümanlarla evlenilmeyecek. Müslüman bayramlarına hürmet gösterilecektir...” Taraftarlarıyla gizlice âyin yaparken yakalanan Sevi, Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa tarafından sorgulanıp adamlarıyla beraber Arnavutluk’a sürüldü. 1675’te burada öldü. Mesele sürgünle çözüldüğü için hükûmet öldürme yoluna gitmemiştir. Çünkü Osmanlılar, düzeni tehdit etmedikçe kimsenin inancına karışmazdı.


KİLİT NOKTALAR...

Derin Komplo Çözülüyor; Lozan'da Yahudi Parmağı... Lozan'da Türkiye'yi neden yahudi hahamı temsil etti?

Derin Komplo Çözülüyor; Lozan'da Yahudi Parmağı... Lozan'da Türkiye'yi neden yahudi hahamı temsil etti?

Lozan’da Türkiye’yi Neden Yahudi Din Adamı Temsil Eder?
Bize yapay bir bağımsızlık mı verildi?
Kurtuluş Savaşında savaştığımız işgal kuvvetleri bu plan gereği mi savaşmadan geri çekildiler?

KİMDİR BU HAHAM HAYİM NAUM EFENDİ?

İngiliz murahhas (delegeler) heyeti reisi Lord Gürzon (ki O da Yahudidir), nihayet en mânidar sözünü söyledi. Dedi ki:

"Türkiye İslâmî alâkasını ve İslâmı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs (gönül) birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz."

Lozan’da Türk murahhas (delegeler) heyeti başkanı bulunan ve henüz hakikî kasıtları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hıristiyan emellerinin Türkiye’yi mazisindeki ruh ve mukaddesat kökünden ayırmak olduğunu sezdiği halde, şu gizli ivaz(ödün) ve teminatı veriyor ve diyor ki:

"Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden, yani an’ane-i İslâmiyetten kurtulmak hususunda besledikleri (yâni İsmet’in beslediği) azmin, inkâr edilmez delilidir."

Onlar Kimdir? Osmanlı'yı Onlar Bitirdiler, Cumhuriyeti Onlar Kurdular, Peki Kim Bunlar?

Onlar Kimdir? Osmanlı'yı Onlar Bitirdiler, Cumhuriyeti Onlar Kurdular, Peki Kim Bunlar?


Türkiye Hahambaşılığına soruldu, "onlar Musevî değildirler" cevabı alındı.

Diyanet İşleri Başkanlığına soruldu. "İslam fırkaları ve mezhepleri içinde böyle bir fırka ve mezhep yoktur" fetvası verildi.

Onlar ne doğru dürüst Yahudidir, ne de Müslümandır.

Peki inanç ve kimlik bakımından onlar nedir, ne değildir?

Onlar, Yahudilikten sapmış bir taifedir.

Onlar iki dinli, iki kimliklidir. Dıştan Müslüman görünürler, asıl kimlikleri ise Ortodoks Yahudilikten sapmış bir tarikattir.

Onlar namaz kılar mı?

Kim bu KOÇMAN? Nedir bu -men ve -man ekli soyisimleri?

Kim bu KOÇMAN? Nedir bu -men ve -man ekli soyisimleri?


29 Mart 1999’da vefat eden Ali Koçman’ın kim olduğu araştırıldığında inanılmaz sonuçlara ulaşılıyor… 1980-1985 yılları arasında tam 5 sene Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD)’nin Yönetim Kurulu başkanlığını yaptı. Ülkemizin bu tanınmış iş adamı hiç evlenmedi. 56 yaşında bir kalp krizi ile vefat etti. Peki Türk işadamlarına ve sanayicilerine başkanlık yapan bu isim ne kadar Türk’tü?

1943 yılında İstanbul’da doğan Ali Koçman Fevziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları adı ile bilinen Sabataycı Yahudilerin okulunda okudu. Sonra İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisini bitirdi.

Ali Koçman’ı iyi ve doğru tanıyabilmek için babası Sıtkı Davut Koçman’ı tanıyabilmek gerek.Sıtkı Koçman Türkiye’nin en büyük iş adamlarından biriydi. Banvit, BMC ve Krom madenleri başta olmak üzere bir çok firmanın kurucusu ve sahibiydi.

ÜSKÜDAR'DAKİ BU MEZARLIKTA YATANLAR GİZLİ YAHUDİLERDİR! Sabetaycılardır!

ÜSKÜDAR'DAKİ BU MEZARLIKTA YATANLAR GİZLİ YAHUDİLERDİR! Sabetaycılardır!

Selanikliler'in önyargısız ve antisemit gerçek hikayesini öğrenmek için İslam Ansiklopedisi'nin ilgili maddesi ve İbrahim Alaeddin Gövsa'nın "Sabetaycılık" kitabının rehberliğinde sizi bir mezarlık ziyaretine davet ediyoruz. Bülbülderesi-Fevziye Hatun Cami'sinin avlusundan başlayarak ta Fıstıkağacına kadar tırmanan yokuşun sağında özel bir mezarlık bu...


Kimler yatmıyor ki burada... Azra Erhat orada, Yusuf Atılgan orada, "İzmir'de Yunana ilk kurşunu atan" Hasan Tahsin de orada... Meşrutiyette ve Cumhuriyette sanatta, sinemada, basında (Selanik-İzmir Yeni Asır-Sabah), tekstilde, tütün ticaretinde, külliyen ithalatta başı çeken ünlü aileler de orada;İpekçiler, Dilberler, Bezmenler... Mısırlı, Bilgin, Kaptana, (Katibi Umumi Mithat Şükrü) Bleda, Boran, İrişik, (Elçin-Ergin) Telci, İnsel, Ogan, Somay, Duhani, Öğütmen, Kapancı ailelerinin yedi ceddi bu mezarlıkta uyuyor.

Mezartaşlarının hemen hemen hepsi resimli. Kahverengi-beyaz sepya fotoğrafların çoğunda "Foto Osman Hasan" imzası okunuyor. 1930-1950 yılları arasında çok misafir kabul etmiş bir mezarlık bu. Şimdilerde ayda yılda bir gömüleni var.
Selanik'ten, Şam'dan, İzmir'den, Mısır'dan, gelip de orta hallileri Selamsız, Fıstıkağacı, Bağlarbaşı gibi Üsküdar'ın iç semtlerini mesken tutan, zenginleri ise, Bakırköy, Nişantaşı, Teşvikiye'de takılan "Dönmeler"e ait özel bir mezarlık bu. Kitabeti de hitabeti de farklı, "fatiha" talep etmeyen, şekli şemali bir olmayan, "fotoğraflı" bu mezarlıkta halen tükenmiş bir tarikatin 300 yıllık tarihi uyuyor.

Merkez Bankası Kimin? Sistemin mimarları kim?

Merkez Bankası Kimin?  Sistemin mimarları kim?

"Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası" mı yoksa "Türkiye Cumhuriyet(İ) Merkez Bankası" mı?

O "i" harfi neden orada yok?

Önce resmi inceleyiniz...

___

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 11 Haziran 1930 Tarih ve 1715 Sayılı Kanun (mülga) ile özel sermayenin de katıldığı bir anonim ortaklık olarak kurulmuştur.


Bu düzenlemeyle devletten ayrı ve bağımsız olduğu hususuna özel bir önem verilmiştir.

Bu amaç çerçevesinde, Banka'nın kuruluş kanunu tasarısında adı "merkez bankası" olarak öngörülmüşken, TBMM Komisyonu'nda uluslararası ilişkiler de düşünülerek "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası" olarak değiştirilmesine karar verilmiş; banka'nın bağımsızlığını vurgulama amacı güdülerek "Türkiye Cumhuriyeti" ibaresine ve kısaltılmış şekli olan "T.C."ye özellikle yer verilmemiştir.

Kanun koyucu tarafından Banka'nın devlete ait bir kuruluş; bir kamu kuruluşu olduğu izlenimi vereceği endişesiyle " CUMHURİYETİ " ibaresinden özenle kaçınılmıştır.

31 Mart Ayaklanması bir Yahudi İhtilali Gibi!

31 Mart Ayaklanması bir Yahudi İhtilali Gibi!



Yahudi-sabataycilar ve onların hizmetkârları olan masonların İttihatçılar vasıtasıyla Osmanlı’yı nasıl mahvettiklerini İngiliz elçisi Sir G. Lowter, İngiliz Hariciye Naziri Sir C. Harding’e gizli kaydıyla gönderdiği raporda anlatmaya devam ediyor:

“Birkaç yıl önce, Selanikli Yahudi-mason Emmanuele Carasso - ki, hâlâ Osmanlı Meclis’inde Selanik temsilcisidir- orada Makedonya Risorta isimli İtalyan farmasonluguna bağlı bir loca kurdu. Bu kişi görünüşte Sultan Abdülhamid’in casuslarını aldatmak maksadıyla, fakat aslında Türkiye’de Yahudi tesirini kuvvetlendirmek için Jön Türker’i yani İttihatçıları farmasonlugu kabule teşvik etmiştir.


“İT”IN SLOGANI DA, RENGİ DE MASONİK

Evinde onlara toplantı izni sağlamıştır. Selanik’teki hareketin temeli Yahudi’dir. İttihatçıların Liberta-Egalite-Fraternite yani Hürriyet-Eşitlik-Kardeşlik sloganları İtalyan farmasonlarindan alınmıştır. Ittihatçilar’in amblemi olan kırmızı beyaz renkler de aynidir. 1908 Temmuzundan kısa zaman sonra Cemiyet İstanbul’a tamamen yerleşince, belli başlı üyelerinden çoğunun farmason olduğu öğrenildi.


31 MART TÜRK DEGIL, YAHUDİ İHTİLALİ

10 Eylül 2011 Cumartesi

"Hareket Ordusu'nun yüzde 60'i Selanikli Yahudilerdi"

"Hareket Ordusu'nun yüzde 60'i Selanikli Yahudilerdi"


500. Yıl vakfı Koordinatörü Harry Ojalvo, önce, Sultan Abdülhamid'in tahttan indirilmesine yol açan 31 Mart Hadisesi'ni noktalayan Hareket Ordusu'nun yüzde 60'ının Yahudi olduğunu söyledi; ama sonra sözünü geri aldı...


Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahı olmamasına rağmen onun dönemi, imparatorluğun en çok tartışılan dönemlerinin başında geliyor. II. Abdülhamid'in dönemini önemli kılan olayların başında ise, 33 yıl gibi bir süreyle, her taraftan sıkboğaz edilmiş bir imparatorluğu kendi ayakları üzerinde tutma çalışma ve çabaları yatıyor. I. Meşrutiyet, II. Meşrutiyet, ilk anayasının ilanı, ekalliyetlerin birer birer bağımsızlıklarını ilan etmesi... Yine de bütün bunlar Osmanlı İmparatorluğu'nun belini bükmeye yetmemişti o dönemde; bir tanesi hariç: 13 Nisan 1909 tarihinde vuku bulan ve adını rumi takvime göre meydana geldiği tarihten alan 31 Mart (1325) Vak'ası.

Son yıllardaki tartışmalar, 31 Mart Olayı'nın, topluma aksettirilenin tersine bir gerici ayaklanma değil, askeri ayaklanma olduğunu ortaya koydu. Yazar Ahmet Altan, yüzyılı etkileyen bir ayaklanma olarak nitelediği 31 Mart Hadisesi'ni, Osmanlı'nın son zamanlarını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm tarihini irtica korkusuyla geçirmesinin temel nedenlerinden biri olarak gösteriyor ve "Aslında şeriatçı darbeyi bastırmak için getirilmiş askerler ayaklandı" diyor. 


31 Mart'ta askerler ayaklanmış, bunun üzerine, bazı anı kitaplarına göre mevcudu 15 bin olan ve sadece iki tabur düzenli askerden oluşan, bunun dışındakilerini ise Rum, Yahudi, Ermeni, Arnavut, Sırp, Yunan, Ulak ile Bulgar çetecilerinin oluşturduğu, tarihçi Yılmaz Öztuna'ya göre "ipten kazıktan kurtulmuş, eşkıya cümlesinden kimselerden" müteşekkil Selanik'ten yola çıkmış Hareket Ordusu, Sultan Abdülhamit'in kızı Şadiye Sultan'ın ifadelerine göre, 24 Nisan'da Topkapı ve Edirnekapı'dan şehre girerek yol üzerindeki askeri karakolları teslim almış, Harbiye Nezareti'ni işgal etmiş, Taşkışla'yı şiddetli top atışlarına maruz bırakmış, Sultan Abdülhamid'in, Müslümanı Müslümana kırdırtmama kararı üzerine, 25 Nisan'da İstanbul'a hakim olmuştu. Ardından da Hareket Ordusu Kumandanı Mahmut Şevket Paşa, sıkıyönetim ilan ederek, oluşturulan Divan-ı Harbî Örfî'de, suçlu suçsuz yüzlerce kişi idama gönderilmişti.

Aradan geçen 94 yıllık sürede, olayda İngilizler'in parmağı olduğu konusunda çeşitli kitapların da yayınlandığı 31 Mart Vak'ası ile İttihat Terakki taraftarları hedefledikleri gibi Sultan Abdülhamid'i tahttan indirip, imparatorluğun parçalanmasına giden yolun da kapılarını açmış olurlar; hem de Sultan Abdülhamid'e şu sözleri sarfettirecek bir hadise ile: "Bir Türk padişahına, 33 sene bu makamda bulunmuş İslam halifesine hal kararını bildirmek için bir Yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden başkasını bulamadılar mı?" Hal kararını padişaha ileten ve içinde Müslüman bir tek kişi bulunmayan heyet şu isimlerden oluşmaktaydı: Yahudi Emanuel Karasu, Ermeni Komitecisi Aram Efendi, Arnavud Es'ad Toptani Paşa ve Gürcü Ârif Hikmet Paşa.

Sonrası malum...

Buraya daha sonra geleceğiz.

Harry Ojalvo; Osmanlı Selanik'inden kalkıp 1870'lerde Amerika'ya gitmiş, Amerikan vatandaşı olmuş, daha sonra Amerika tarafından Türkçe bilen birisi olarak Trabzon ve ardından Erzurum Konsolos Muavini olarak görevlendirilmiş; bu işten sıkılınca da, İstanbul'da, 1925 yılında, ortağıyla birlikte NATTA (Milli Türk Seyahat Acentalığı) adıyla bir şirket kurmuş Vital Ojalvo'nun oğludur. Vital Ojalvo, Selanik'ten arkadaşı olan Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın, kendisini, İsmet İnönü'ye tanıştırması sonucu, bizzat İsmet İnönü'nün ilgilenmesi ile, ailesiyle birlikte 'seçilmiş' Türklerden olması imkanı sunulmuş birisidir.

Bu güne değin en çok tıklanılanlar